KAVUN.MYNET.COM ONLINE MÜZİK

Yayınlandı: 12/05/2010 / Uncategorized
kavun.mynet
Sanırım geçen aydı, yine öylesine nette dolaşırken online müzik dinlemek için bir site arıyordum. Aramalarda birden karşıma mynet ’in bu güzel servisi çıktı. Hatta öyle ki, daha önceden bir mynet hesabım olduğundan yeni bir hesap açmak zorunda bile kalmadım, e-posta hesabımla doğrudan giriş yaptım. İçeride bir çok sanatçının oldukça fazla sayıda albümü var. Yeni albümler olsun, eski albümler olsun aradığım şeyleri genel anlamda buldum. Anladığım kadarıyla sanatçılara da belli miktarda telif ödüyorlar. Eh, her şeyin beleş ve korsan olduğu bu günlerde netten hem müzik dinleyip hem de sanatçının cebine üç beş kuruş para gönderdiğini bilmek güzel.
1367705610_16b826ad94Internet’te dolaşan pek çok insan hayatının bir bölümünde illa ki bir arkadaşlık-dostluk sitesine uğramıştır. Ben uğramadım gerçi, işin doğrusu bugüne kadar herhangi bir sitede profil açma ihtiyacı da duymadım. Yıllar yılı arkadaşların üye oldukları her siteden gönderdikleri davetiyeleri de “gereksiz şeylerle uğraşamam” diyerek kenara ittim. Sonra da buluştuğumuzda onların her seferinde “abicim hatunun profil resmi ilik gibiydi, fakat kendisini bizzat görür görmez, aynen bir bahane uydurup uzamak zorunda kaldım” nidalarını da sayısız defa dinlemek zorunda kaldım. Bu tip sitelerde her zaman profil resimleri aldatıcıdır ama işte gerek abazanlıktan gerekse arkadaşların gazıyla her seferinde göz göre göre aynı hataya düşülür.
İşte SAMSUNG akıllıca bir düşünce ile bu gerçeği reklamlarında kullanmaya karar vermiş ve dijital fotoğraf makinaları ile çekilebilen resimlerin ne kadar aldatıcı olabileceğini gözler önüne sermiş.

3D SİNEMA TEKNOLOJİSİ

Yayınlandı: 12/05/2010 / Uncategorized

Bu 3D olayı son günlerde iyice moda oldu, artık neredeyse tüm animasyon filmleri 3D çekiliyor. James Cameron’ın Avatar filmini 3D çekmesi de bu işin tuzu biberi oldu. Yakın zamanlarda evlerimize de girmesi beklenen bu 3D teknolojisi sizce de sinema endüstrisi için olmazsa olmazlardan mıdır, yoksa sadece çoluk çocuğun eğlence aracı mı? İşte bu sorulara cevap bulmanın en iyi yolu yazıyı okumaya devam etmek. Biraz uzun ancak katlanırsanız güzel bir yazı ile karşılaşacaksınız. (-:

1 – BİR BOYUTUN BOŞA HARCANMASIDIR.

2D bir film, aslında zihniniz için zaten 3D’dir. Arabistanlı Lawrence küçük bir nokta halinde çölden size doğru atıyla gelirken, “Ufuk çizgisinden uzaklaştıkça niye ağır ağır büyüyor” diye mi düşünürsünüz? Zihinlerimiz üçüncü boyutu sağlamak için perspektif ilkesini kendi uygular. Yapay olarak görüntüye boyut eklemekse yanılsamayı daha az ikna edici kılabilir.
2 – DENEYİMİN KENDİSİNE HİÇBİR ŞEY KATMIYOR.
Hayatınızdaki en büyük film deneyimlerinizi hatırlayın. 3D’ye “ihtiyaçları” var mıydı? Büyük bir film, hayal gücümüzü bütünüyle işgal eder. 3D, Fargo’ya ne katardı? Precious’a? Peki ya Casablanca’ya?
3 – DİKKAT DAĞITABİLİR.
Bazı 3D filmlerde yalnızca görsel katmanlar birbirinden ayrılıyor, böylece bazı nesneler diğerlerinin üzerinde uçuşurken diğer her şey aslında 2D kalıyor. Biz de bunu fark ediyoruz. 2D’de yönetmenler dikkatimizi ön veya arka plana çekmek için sık sık netlikle oynar. 3D’de ise sanki teknolojinin kendisi bize alan derinliğinin tamamının keskin bir netlikte olması gerektiğini söylüyor. Bunun gerekli olduğuna inanmıyorum, ayrıca yönetmenleri dikkatimizi yönlendirecek bir araçtan da mahrum bırakıyor.
4 – MİDE BULANTISI VE BAŞ AĞRISINA SEBEP OLABİLİYOR.
3D televizyon setleri Ocak ayında Las Vegas’taki Tüketici Elektroniği Fuarı’nda tanıtılırken Reuters, iki göz doktoruyla söyleşi yaptı. Northwestern Üniversitesi’nden Prof. Dr. Michael Rosenberg, “Kas dengesizliği gibi ufak tefek görme sorunları olan çok insan var, normal şartlarda beyin bu sorunlarla baş edebiliyor,” diyor. 3D ise alışık olmadığımız bir görsel deneyim sunuyor, “daha çok zihinsel çaba gerektiriyor, bu da başımızın ağrımasını kolaylaştırıyor.” Rochester Üniversitesi Tıp Merkezi’nden göz ve nöroloji profe-sörü Dr. Deborah Friedman, normal görüşte gözlerimizin nesneleri hafif farklı açılarla gördüğünü söylüyor. “Bu beyinde işlendiğinde bir derinlik algısı yaratıyor. Filmlerdeki üç boyut yanılsaması ise gözleriniz ve beyninizle aynı şekilde ayarlanmıyor.” Con- sumer Reports dergisinde yeni yayımlanan bir makalede, sinema seyircilerinin yüzde 15’inin 3D izlerken baş ağnsı ve göz yorgunluğu yaşadığı söyleniyor.
5 – 3D İZLERKEN ORTAMIN BİRAZ LOŞ OLDUĞUNU FARK ETTİNİZ Mİ?
Lenny Lipton, elektronik stereoskopik görüntü endüst-risinin babası. Kendi sistemleriyle yapılmış filmlerin nasıl görünmeleri gerektiğini biliyor. Şu anki dijital projektörler hakkında şunları yazıyor: “Özünde yetersizler. Işığın yansı bir göze, diğer yarısı diğer göze gidiyor, bu da aydınlatma seviyesinde yüzde 50’lik bir düşüşe neden oluyor.” Gözlükler de ışığı absorbe ediyor. Sinemaların büyük çoğunluğu 3D filmleri üç ile altı lambert (fL) arası gösteriyor. Projeksiyon cihazlan yaklaşık 15 fL gücünde. Oıjinal IMAX formatı sahneye 22 fL ışık yansıtabiliyordu. Eğer lambert’in anlamını bilmiyorsanız, yalnız değilsiniz. (Kısaca: içinde film olmayan bir projeksiyon cihazından perdeye yansıyan ışığın seviyesi.) Ayrıca standart bir filmi bir IMAX filmiyle, “çakma IMAX”i de öz IMAX’le karıştırmayın. IMAX daha büyük perdeleri olan salonlar inşa ediyor. Bunlar güzel ortamlar ama dev perdelerinin IMAX özelliği yok, teknoloji olarak da IMAX’i kullanmıyorlar. Ancak tüm salonlara IMAX demek kafa karıştırıyor.
6 – YENİ DİJİTAL PROJEKTÖRLERİ SATARAK PARA KAZANACAK KİŞİLER VAR.
Yeni teçhizatın yüksek maliyetine sinema sahipleri itiraz etmiş, stüdyolann harcamaları paylaşması istenmişti. 3D efsanesinin lekeleneceğinden endişelenen bazı stüdyolar sinema sahiplerine bir filmi 3D göstermezlerse 2D de gösteremeyeceklerini söyledi. Projeksiyon kabininde iki tür projeksiyon cihazı için de yer var ama sinema salonları ana log projeksiyonları bir an önce elden çıkarmaya yönlendiriliyor. Onlardan kurtulmak için bu acele neden? Yoksa sinema sahipleri kendine güvensiz dijital projeksiyon üreticileri tarafından köprüleri yakmaya mı teşvik ediliyor?
7 – SİNEMA SALONLARI 3D İÇİN 5 İLE 7.50 DOLAR ARASINDA FAZLADAN BİLET ÜCRETİ ALIYOR.
Ancak 3D gösterebilen bir salonda 2D film izlediğinizde, 3D projeksiyonlar 2D’ye de uygun olduğundan aynı projeksiyon cihazıyla film izliyor ve fazladan para ödemiyorsunuz. Paradoksu görüyor musunuz? Bu fazladan ücretler kalıcı mı yoksa projeksiyonların ödemeleri bittiğinde ortadan kalkacak mı? Ne dersiniz? Bence 3D’nin anlamı, reklamlar ve ürün yerleştirmeleriyle 3D “istemeye” yönlendirilen çocukların ebeveynlerinden haraç almaktan başka bir şey değil. Titanların Savaşı için yazdığım eleştirinin sonuna şu notu eklemiştim: “Çocuklarınıza bu filmin aslında 3D çekilmediğini, sırf bilet başına fazladan 5 dolar almak için 3D gösterildiğini anlatın. Ben filmi 2Ü gördüm ve bir şey diyeyim mi, müthiş görünüyordu.” 3D efektiyse çekimlerden sonra Ava- tar’ın kuyruğuna takılmak amacıyla alelacele eklenmişti. Çakma 3D Titanlar, 3D amigolarından dahi kötü eleştiriler aldı. 3D’yi benimseyen DreamWorks’ün yöneticisi Jeffrey Katzenberg filmi başarısız bulduğunu söyledi. “Seyirciyle bilardo oynamaktan farkı yoktu.” Variety dergisine yaptığı açıklamada, aceleye gelmiş, çakma 3D’ye dönüştürülmüş filmlerin; şu anda altın yumurtladığı için üzerine titrenen kazı öldürmesinden korktuğunu söyledi.
8 – AKLI HAVADA VEYA ÖLÜMCÜL TUZAK GİBİ CİDDİ BİR FİLMİ 3D’DE SEYRETMEYİ HAYAL EDEMİYORUM.
Yönetmenler de hayal edemiyor. Dial M for Murder’ı (Cinayet Var) 3D çeken Alfred Hitchcock sonuçtan o kadar memnuniyetsiz kalmıştı ki, New Yorlrtaki galasında filmi 2D oynattı. 3D büyük o- randa bilgisayarla yapılan çocuk filmleri, animasyonlar ve Cameron’m Avatar’ı gibi filmler için daha uygun gibi. Cameron’ın filmi elbette göz ardı edilemeyecek kadar heybetli; gerçek bir IMAX perdesinde harika görünüyor ve aynı zamanda tarihin en çok hasılat yapan filmi. 3D’nin reklam yüzü olarak kullanılıyor ama 2D gösterilse de pekâlâ iyi para getiremez miydi (zamlı bilederi bir kenara bırakırsak)? Tüm zamanların en çok hasılat yapan ikinci filmi Cameron’ın Titanilrtydi ve elbette 2D gösterilmişti. Yine de Avatar 3D’yi gayet etkin biçimde kullandı. Filme bayıldım. Cameron en başından itibaren filmini 3D olarak planlayan ve tam istediği görüntüyü elde etmek için 250 milyon dolar harcayan bir teknik deha. Görüntü yönetmenliği ve kurgu ala-nında bir usta. Diğer yönetmenleri 3D kullanmaya zorlayanlarsa pazarlamacılar. Onlar için asıl önemli olan bilet fiyatlannı arttırmak.
Pazarlama yöneticileri tarafından daha sonra Alis Harikalar Diyannda: Bir IMAX 3D Deneyimi adıyla seyirciye satılacak olan (oysa yeni IMAX salonlarının hakiki IMAX deneyimi yaşatmadıklarını hatırlayın) sahte bir 3D film yaratmaya zorlanan Tim Burton mesela. Evet, filmi çok iyi kazandı. Ama 3D efektleri minimal ve gereksizdi; fazladan a- lınan bilet parasını haklı göstermeye yönelik bir hile gibiydi.
Cameron bile Titanik’i 3D olarak yeniden gösterime sokmayı planlıyor, Titanik’in battığı bölgede bizzat kendisinin çektiği Ghosts of the Abyss isimli 3D belgeseli de hatırlamak yerinde olur. Titanik 3D, gerçek 3D olmayacak ama Cameron’ın “çakma 3D”yi diğerlerinden daha iyi kotarması muhtemel. Her halükarda benim argümanım şu: Titanik olduğu şekliyle zaten o- lağanüstü, filme dikkatimizi dağıtacak bir şey niye eklensin ki? Belli ki sorunun cevabı, sinema tarihindeki en büyük ikinci nakit para ineğinden daha fazla süt sağma arzusu.
Bir keresinde, Martin Scor- sese gibi bir yönetmen bu for- matı kullanırsa 3D’yle uzlaşacağımı söylemiştim. Güvende olduğumu düşünüyordum. Sonra Scorsese, bir yetimle bir robotun öyküsünü anlatan 2011 tarihli filmi “The Invention of Hu- go Cabret”yi 3D çekeceğini a- çıkladı. Scorsese sinemayı bilir, onun olanaklarına karşı şehvetli bir aşk duyar. 3D’yi kendi ihtiyaçlanna göre şekillendireceğine eminim. Kahramanım Werner Herzog da Fransa’daki tarih öncesi mağara resimlerini filme çekiyor ve antik mağaraların şekillerini daha iyi göstermek amacıyla 3D kullanıyor. Bana filmi seyrederken hiçbir şeyin izleyicilerin “üzerine ü- zerine” gelmeyeceğini, filminin perdenin arkasında kalacağını söyledi. Bir başka deyişle, hiçbir şey seyirciye doğru fırlamayacak, 3D bize resimlerle aynı mekânda olma, onlara bakma ve mağaradaki tarih öncesi sanatçı gibi onları deneyimleme imkanı verecek.
9 – H0LLYVV00D NE ZAMAN KENDİNİ TEHDİT ALTINDA HİSSETSE, DİKKATİNİ TEKNOLOJİYE VERMİŞTİR:
Ses, renk, geniş ekran, Cinerama, 3D, stereofonik ses ve yine 3D. Pazarlama dilinde bu, evde yaşanamayacak bir deneyimin seyirciye sunul-ması anlamına geliyor. Blu-ray diskler, HD televizyon ve evde kullanılan dijital projeksiyonların piyasaya çıkışıyla sinema salonuyla evde yaşanan deneyim arasındaki fark azaldı. 3D bu farkı yine arttırdı. Ev için 3D televizyon setleri ise farkı yeniden azaltabilir.
Hollywood’un ihtiyacı, evde yaşanabilecek olandan bariz ve çarpıcı biçimde daha iyi, her yaştan seyirciye yönelik filmlere uygun, zamlı bilet fiyatını hak edenbir deneyim. Dean Goodhill’in icat ettiği, varolan film teknolojisini kullanmakla birlikte görüntünün kesinlikle sallanmadığı, akıcı bir gösterim sağlayan, saniyede 48 kare çeken MaxiVision48 isimli bir yöntemi yıllardır çok beğeniyorum.
Modern sinemada filmler saniyede 24 kare hızla gösterilir, çünkü sesli filmlerin ilk günlerinde analog sesi de yanında taşıyabilecek en düşük hız buydu. Bugünse dijital ses analoğun yerini alıyor. MaxiVision48 filmleri saniyede 48 kare hızla gösteriyor, bu da resim kalitesini ikiye katlıyor. Sonuç, varolan 2D’den hissedilir derecede daha i- yi bir görüntü. Endüstride kullanılan standart ölçümlere göre, yüzde 400 daha iyi bir görüntüden bahsediyoruz. Yanlış okumadınız. Bu filmleri görmeyen biri, ne kadar i- yi olduklarını bilemez. Douglas Trumbull’un Showscan sistemini de birkaç yıl önce görme imkânım oldu. Bu sistemler o kadar iyi ki, perde üç boyuta açılan bir pencere işlevi görüyor. Sinema seyircisi de bu teknolojiyi görebilse, 3D anında unutulup giderdi.
3D’nin bir seçenek olmasına karşı değilim. Büyük stüdyo filmlerinin Oscar’ı hak ettiğini düşündüğümüz filmlerden uzaklaşan yeni bir Hollywood tarzına karşıyım. Scorsese ve Herzog, yetişkinler için film çekiyor. Hollywood ise apar topar veletlere yönelik film pazarına doğru koşuyor. Disney geçenlerde artık geleneksel filmler yapmayacağını, bütünüyle animasyon ve süper kahraman filmlerine yoğunlaşacağını açıkladı. Yapımcıların kuşaklar boyunca öykü ve kaliteye yönelik ilgilerinin Hollywood’un genç yöneticilerinde kaybolduğunu hissediyorum. Her şey pazarlamaya yönelik. Hollywood’un ihtiyacı, bütün türlere, bütün filmlere uygun ve seyircinin gördüğü en iyi projeksiyon sistemi. Pazarlama yöneticileri haklı, seyirci gerçekten de evlerinde elde edemeyecekleri, yeni bir seyretme deneyimi istiyor. Ancak para yatırmaları gereken deneyim, 3D değil.
ROGER EBERT – Chicago Sun Times film eleştirmeni
Kaynak: Newsweek

KOMİK PREZERVATİF REKLAMI

Yayınlandı: 11/05/2010 / Uncategorized
img1df455cvs1Malum hergün kadıın/erkek dergilerinde türlü prezervatif reklamları ve bunları destekleyen yazılar var.  Bunlara rağmen ülkemizde prezervatif  halen ne kadar kullanılıyor orası ayrı bir konu ya neyse. Bizim prezervatif reklamları bilindiği üzere  daha çok halka yakın olmak amacıyla mahalle arasında dolaşan bozacı tiplemesi ile halkaın karşısına çıkıyor. Gerçi bozacılar bundan ne kadar memnun bilinmez ancak az sonra izleyeceğiniz  reklamın konuyu vurgulamak açısından çok daha etkili ve komik olduğu kesin!!!
Not: Yandaki karikatürü de konuyla ilgili olduğu için arşivimden ekledim! (-;
 
Kabul etmek gerekir ki, her yerde yazılıp çizilmesine rağmen kimse disk birleştiricileri kullanmaz, hatta Windows içindekini bile. (-: Bunun sebebi bu işlem yapılırken genelde sistem başında olmama zorunluluğudur, çünkü bu işlem oldukça uzun sürer ve sizi de başka bir iş yapmaktan alıkoyar.
Fakat Smart Defrag bu işi çok akılcı yoldan halletmiş, sistemde her an arka planda çalışıyor ve işlemcinin boş kaldığı her an sizin dikkatinizi bile çekmeden C sürücünde ince ince birleştirme işlemi yapıyor. Tabii klasik disk birleştirme seçenekleri de mevcut. Böyle zor bir işi harika bir şekilde başaran bu programı herkese tavsiye ediyorum.

Bütün çabalarınıza rağmen yine de registry’deki hataların önüne geçemiyorsunuz. Bu gayet normal, registry’nin Windows’u ilk kurduğunuz günkü gibi küçük ve hatasız olmasını beklememelisiniz. Tabii bu hiçbirşey yapmayacağımız anlamına gelmez.

Genelde bu işi sizin yerinize adam gibi tek tıklamayla yapan programlar ücretli. Ücretsizler arasında benim takdir ettiğim ve kullandığım iki adet program var. İkisi de oldukça başarılı. Öncelikle tek tıkla kolayca kayıtları temizleyip, düzeltebiliyorsunuz, ayrıca başlangıçta çalışan programları düzenleyebiliyor ve de sistemde kalan çöp, geçici dosyaların temizliğini yapabiliyorsunuz.

1)AML Free Registry Cleaner

http://www.amltools.com

2) CCleaner (Türkçe desteği mevcut)

http://www.filehippo.com/download_ccleaner

EN IYI UNINSTALLER

Yayınlandı: 06/05/2010 / Uncategorized

Genelde kullanıcılar program kaldırma işlemini Windows’un kendi içindeki Program Ekle/Kaldır’dan yapar ama sonuç genelde registry’de geriye kalan pek çok artık ve silinmemiş klasörlerdir. Bu da bir zaman sonra şişen registry’nin etkisiyle iyice yavaşlayan Windows ve sebebi bilinmeyen hatalar olarak sonuçlanır. İşte bu sorunları gidermek için harici bir program kaldırma yazılımı kullanmak mantıklı olacaktır.

Bu konuda tecrübelerim bana Revo Uninstaller ‘ın 1 numara olduğunu söylüyor. Avantajı şu ki, önce normal program kaldırma metodunu uyguluyor o bittikten sonra önce registry’de sonra da diskte kaldırılan programla ilgili bir detay kalmış mı, onu kontrol ediyor. Sonra da tam temizlik için geriye kalan izleri siliyor. Türkçe desteği mevcut!

http://www.revouninstaller.com/revo_uninstaller_free_download.html

Eğer yapılmak istenen bir ses dosyası üzerinde düzenleme işiyse bunu bedavaya Audacity ‘den daha iyi yapacak bir yazılım görmedim. Bu işlerle ilgileniyorsanız mutlaka sisteminizde olması lazım! Ayrıca Türkçe olması da cabası!

http://audacity.sourceforge.net/

EN IYI CD/DVD YAZICI

Yayınlandı: 06/05/2010 / Uncategorized

Bu konuda sahip olduğu ileri düzey seçeneklerle ImgBurn listemin en tepesinde yeralıyor. Bedavaya alabileceğiniz maksimum performansa sahip bir cd/dvd yazma programı.

http://www.imgburn.com/index.php?act=download

EN IYI VIDEO OYNATICI

Yayınlandı: 06/05/2010 / Uncategorized

Burada yazmak istemediğim kadar çok program denedim ve son kararım her zaman KMPlayer oldu. Bilinçli kullanıcılar için mükemmele yakın seviyede verimli kullanabilmek mümkün. Diğerlerinin yapmadığı ne varsa yapıyor 🙂 Bilhassa altyazılı filmler izliyorsanız, kaçmaz. Türkçe desteği mevcut!

http://kmplayer.en.softonic.com/